
Kadın olmak, Türkiye’de kadın olmak; öncelikle bizlere atalardan aktarılan genlerle bazı davranışlar kodlanıyor zaten. Ve Türkiye’de bir kız çocuğu olarak doğmuşsan eğer, önce pembe kıyafetler giydirilerek kız çocuğu olmanın , sonrasında kadın kimliğine bürünmenin ilk duvarları bu tuğlalarla örülüyor yavaş yavaş. Belirlenmiş davranış ,kalıplaşmış fikirler ve tutumlar empoze ediliyor, kız çocukları yetiştirilirken.
Kalıpların dışına çıkmaya çalışan ya da bu fikirlerin dışında olmayı tercih eden kadınlarsa yaşaması ve kendini ifade etmesi zorlaştırılabiliyor, yadırganabiliyor ya da eleştirilmesi normal karşılanabiliyor kimi zaman ülkemizde.
Erkek üstünlüğü olan bir ülkede yaşıyor olunması; kimi kadınların, hem cinsini kendine rakip olarak görmesine, bir erkek rakibine nazaran daha kolay saf dışı bırakabileceği bir birey olarak görmesi fikri ağır basabiliyor bazen.
Sevgisiz büyümüş, psikolojik ya da fiziksel şiddetle yüzleşen bazı kadınlarsa, evlendikten sonra yaşayamadığı değerlilik ve üstünlük duygusunu ve kimliğini doğurdukları erkek çocukları üzerinden yaşamaya çalışıyorlar. Ve böylesi annelerin erkek çocukları da kadınları ezen, her istediğini kendinde yapmaya hak gören, erkekliğin zayıf olanı ezmekle ve şiddet göstermekte olduğunu sanan, nezaket ve incelikten uzak, kadını bir birey olarak değil, kendine hizmet için gönderilmiş ve yaratılmış varlıklar olarak gören kişilere dönüşebiliyor kimi zaman.
Buna karşın; sevgi, saygı, hoşgörü ve nezaket içinde yetişen ve büyüyen kız çocuklarıysa kendi hakkını ve hukukunu bilen, bunun için savaşan ve direnen bir birey olarak kendini ifade edebilmekte; yetiştirdikleri çocuklarına bu medeni duygu ve düşünceleri öğrenmesine ve yaşamasına imkan sağlayabilmektedirler.
Bunlarında ötesinde, zor şartlar altında yetişip, belki sevgiden uzak, belki hoşgörüsüz, belki fikri bile alınmayan ya da kişisel özgürlükleri elinden alınmış olan kimi şehirli ya da Anadolu kadınlarıysa yaşam mücadeleleriyle, hayatta kalma ve var olma çabalarıyla, sergiledikleri dik duruşlarıyla biz kadınlara örnek olmakta, kendi gibi zorlu hayat yaşayan hem cinslerine kılavuz ve umut ışığı olabilmektedir. Bu zor koşullarda yetiştirdikleri evlatlarına örnek birer anne, iyi bir insan, varlığını ortaya koyan bir birey olarak karşımıza çıkmaktadırlar, dik durmayı başarabilenler.
Sunulan özgürlüklerini yaşaması için üzerine kurulu olan kurallar ve sınırlarla çevrili olan kız çocuklarıysa kimi zaman duygu ve düşüncelerini paylaşmasından uzak tutulabiliyor, en doğal hakkı olan okuma ve istediği mesleği seçme hakkı elinden alınabiliyor ve hatta genç kız olduğunda istediği kişiyle evlenme özgürlüğü elinden alınabiliyor kimi zaman bazı ailelerde.
Maalesef ki kimi aileler daha da ileri giderek kız çocuklarını ergenliğe bile atmadan evlendirebiliyor ve çocuk gelin olarak yaşamlarına devam etmek zorunda bırakılabiliyor. Minik bedenleri önce ergene, sonra ellerindeki oyuncak bebekleriyse gerçeğe dönüşebiliyor. Türkiye’deki kadın profillerinden karşımıza çıkan en belirgin profillerden sadece bazılarıdır örneklendirilenler.
Onun içindir ki, kadının eğitimi ve sağlıklı ailelerde yetişmesi bir toplumun kalkınması ve ilerlemesi açısından çok değerli ve bir o kadar da önemlidir.
Biz kadınlar bir bireyiz, toplumun en önemli yapı taşlarındanız ve duygularıyla yaşayan canlılarız.
Kadınlar toplumun kalkınmasını sağlayan, önemli dinamiklere, zekaya ve sağduyuya sahiptir.
Ve toplumlar kadını ve erkeğiyle bir bütündür. Birlikte ilerlediğinde güçlenir ve o toplum işte o zaman hak ettiği değeri ve yerini bulur.